31 Ocak 2008 Perşembe

...DÜNYAYI AĞLATAN KARİKATÜR

Çocukların kendi aralarında konuşmalarına lütfen dikkat:

internet alıntıları

YOKSA ÖLECEKMİYİZ

Amerikan filmlerinde "uçakta pilotlar ölür ya da bayılır,yolculardan biri (mümkünse bir çocuk) telsiz talimatlarıyla uçağı sağ salim indirir" klişesinin canım memleketimizde otobüse uyarlanmış hali:


-Aloo, aloo, abi ben kamil koc istanbul-ankara otobüsünden arıyorum.kaptan molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi.

-Evlat sakin ol, muavin orda mı?

-Hayır, otobüste değil, Allahım ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok!

-Tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. şimdi şoförü yavaşça koltuktan yana çek, sen oturacaksın onun yerine.

-Ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil!

-Düşsün şerefsiz! Oraya senin oturman lazım.

-Tamam, oturdum. şimdi ne yapmalıyım?

-Direksiyonu tut, ne çok sıkı ne çok gevşek.

-Tuttum. çok eğlenceli görünüyor ehu

-Evlat, ciddi ol, 40 yolcunun hayatı senin elinde. şimdi; önündeki panelde bir çok gösterge var değil mi? Tam ortadaki büyük olana bak, ne yazıyor orda?

-Bismillahirrahmanirrahim.

-Hayır göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak! hız göstergesine bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun?

-Sıfır.

-Nasıl sıfır? dikkatli bak.

-Sıfır, gerçekten sıfır, ölecek miyiz?

-Otobüs duruyor mu gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli!

-Duruyooor...

-Kalk git eşşoğlueşşek! Bize de panik yaptırdın. şoför uyanınca devam edersiniz.



İnternet alıntıları

BEŞ MİLYON

Eczacı Temel akşam saatlerinde Dursun'un kapısını çalmış:

- Ne oldi Temel, nedur bu telaşun?

- Sorma be uşağum Tursun. Pen pugün sana 'mite ilaçi' veriyrum tiye yanlişlıkla 'zehir' vermişum.

- Uyyyy... Ne olacak ha şimdu?

- Ne mi olacak? Peş milyon taha vereceksun!...

SEVDA BAHÇESİ

Bir gül mahzun durur bahçede
Yaprakları yorgun.
Sen pembe güllerin en pembesi!
Hasta solgun.

Bir gül taze durur bahçede
Yaprakları diri.
Sen beyaz güllerin en beyazı
Sabahlar kadar iri.

Bir gül baygın durur bahçede
Yaprakları serin.
Sen sarı güllerin en sarısı
Yağmur gibisin.

Pembe gül hülyandır açılmış,
Beyaz gül yanakların,
Sarı gül dağınık saçlarındır,
Ve mahzun kalbim ateş gibi
Yanan dudaklarındır.



Cahit KÜLEBİ

30 Ocak 2008 Çarşamba

HAVAALANI DİYALOGLARI

Havaalanı danışma masasına başvuran vatandaşların yönelttikleri ilginç sorular ve istekler:

*Uçağın içine anons yapabilir misiniz?

*Uçuşu kaçırınca başka bir uçuşa mı hak kazanıyoruz?

*Yurtdışı harcını kredi kartı ile ödeyebilir miyim?

*Neden cep telefonum çalışmıyor, bakar mısınız?

*Bana ‘danışmanın yanında desk var’ dediler. Danışmanın yanı neresi oluyor?

*Tuvalete gideceğim. Köpeğime bakar mısınız?

*İbrahim Tatlıses’in uçağı ne zaman geliyor?

*Para dolu çantam kayboldu. Anons eder misiniz?

*Gece saatlerinde arayan bir kişi, her uçakta bulunan ve uçak düştüğünde bile sağlam kalan "karakutu" hakkında bilgi aldıktan sonra: "Neden bütün uçağı karakutu malzemesinden yapmıyorsunuz, yolcuların canına kastediyorsunuz?"

*Havalimanında kaybolan arkadaşının adı ve soyadı anons edilmesine rağmen danışmaya gelmemesine sinirlenen kişi: "Gerizekalı Mehmet ..... olarak anons eder misiniz?"

*Kocamın nereye gittiğini öğrenmek istiyordum. İsmini versem yolcu listesinden kontrol edebilir misiniz? Ayrıca yanında kimin olduğunu da öğrenmek istiyorum.

*Bizim Almanya’dan uçağımız gelecekti, Atatürk Havayolları ile...

*Uçaktaki yolcusuna ulaşılmasını isteyen kişi: Pilotların cep telefonu vardır sizde, oradan arayın.


İnternet alıntıları

ZERDALİ AĞACI

Havalar güzel gidiyor
Sen de çiçek açtın erkenden
Küçük zerdali ağacım,
Aklın ermeden.

Bak kurt gibi kalın yapılı
Görmüş geçirmiş ağaçlara
Küçük zerdali ağacım,
Pişman olursun sonra.

Şimdi okşar da hafif hafif
Bir gün yerden yere çalar rüzgâr
Küçük zerdali ağacım,
Bakma güzel gitsin havalar.

Sallansın dalların çocuklar gibi
Bakma güneş ısıtsın varsın
Küçük zerdali ağacım,
Sonra donarsın.

Zemheride bahar mı olur
Akşamları seyret anlarsın
Sakın erkenden çiçek açma
Küçük zerdali ağacım.


Cahit KÜLEBİ

ŞANS

Temel tatilini İtalya’da geçirmiş... Dönünce Dursun sormuş;

-Ula uşağum Roma’yı peğendun mi?...

“-Paştan paşa harabe, hiçpir güzelluği yok...”

-Venedik... Venedik’e gittun mi peçi?...

“-Sorma Tursun... Oraya da şansim yokmiş... Gittiğumde şehri su basmişti...”

29 Ocak 2008 Salı

DOSTLARA TÜRKÜ

Dostlar bilin ki burada
Bir fakir Cahit Külebi
Garaja çekilmiş hurda
Paslanmış kamyonlar gibi
Bekler durur Ankara’da.

Ne kadın, ne aşk, ne kumar
Ne çalışmak, aksama dek;
Yüz vermez oldu sokaklar
Bir bardak su, biraz ekmek,
Yasa yasadığın kadar!

Gel be dünyalık hevesim
Sokul bir parça yanıma!
Toplasalar çıkmaz sesim
Bütün kızları başıma,
Gelmez elimi süresim.

Hasreti yeşerten, ufak
Ufak esen mavi rüzgâr
Nerde rüyalı ve uzak
Bildir gezdiğim tarlalar!
Dul bir kadın kadar sıcak!




Cahit KÜLEBİ

TRAFİK POLİSİ TEMEL

Temel trafik polisi olmuş, gelene geçene ceza yazıyormuş. Kasaba halkı Temel'den illallah etmişler ve şikayette bulunmuşlar.
Bunun üzerine Temel'i, amiri ıssız bir köy yolunda görevlendirmiş.

Ne gelen var ne giden var. Temel sıkıntıdan akşamı zor etmiş. Tam görev yerini terk edecekken bisikleti ile gelmekte olan bir papaz görür ve durdurup yanına yaklaşır.

-"Papaz efenti, bu karanlukta tek paşiniza gitmekten korkmaymisunuz?"

-"Niye korkayım evladım, ben yalnız değilim ki. Sağımda İsa, solumda Meryem Ana var. Korkulur mu hiç?" deyince Temel hemen ceza makbuzunu çıkarır ve:

-"Papaz efenti size, uç kişiyla pisiklete pinmakten tolayi size çeza yazayrum”.

28 Ocak 2008 Pazartesi

NEDİR AKILLI OLMAK?

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:

-Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Dr: Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova.
Sonra da, kişiye küveti nasıl boşaltmayıtercih ettiğini soruyoruz.
Siz ne yapardınız?
Adam: Ooo! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova, kaşık ve fincandan büyük.

"Hayır" der doktor. Normal bir insan, küvetin tıpasını çeker.


Sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır akıl.

internet alıntıları

MAVİ GEZİ

Mavi gezi bir ağaçtır
Dalları deniz.
Mavi gezi bir bahçedir
Gülleri deniz.
Mavi gezi bir gelindir
Telleri deniz.
Mavi gezi bir beşiktir
Bebeği deniz.
Bebeğimin:
gözleri deniz
elleri deniz
dişleri deniz.
Mavi gezi bir rüyadır
görülmemiş.
Mavi gezi bir cennettir
ellenmemiş
dillenmemiş.
Mavi gezi bir masaldır
söylenmemiş
yazılmamış
çizilmemiş.



Mavi gezi bir mavidir, adı yok.
Ağam sensiz bu mavinin tadı yok.
Ağlamak yok, sızlamak yok mavi var
Dünya boyunca yürek dolusu
İman boyunca Allah dolusu
Otur çakıllarını boya mavi yavrusu
Hey betine bereketine, kalınlığına
Etine buduna kurban olduğum, dibi görünen su.
Bir kızım olursa adı DURUSU.





Bedri Rahmi EYÜPOĞLU

SİZE

Temel; son derece lüks bir mağazadan beğendiği bir ayakkabıyı alıp kasaya yanaşmış...Kasadaki bayan botları poşete koyarken, Temel sormuş;

“-43 YTL teğil mi?...”

Kız, “Ne münasebet” der gibi bakmış ve;

“-Bunlar orijinal deri beyefendi .. İndirimli fiyatı 180 YTL...”demiş.Temel,

“-Olur mi hanumefenti?... Altinda ‘Size 43’ yazayi...”

27 Ocak 2008 Pazar

TRABZON AKÇAABAT HIDIRNEBİ YAYLASI - 2







Fotoğraflar :Cemil YAVUZ

26 Ocak 2008 Cumartesi

KEKEME

Temel liseye kaydını yaptırırken;okul müdürü sormuş:

-Adın ne oğlum ?...Temel:

-Tetetemel Yayayakut...Müdür:

-Oğlum kekeme misin sen?...Temel:

-Hayır öğratmanum... Pabam kekemeydi,cendisi nüfus memuridur da...

ARZU’ YA ŞİİR

Ne zaman hislerim sana meyletse
İçimden ağlayan bir bulut geçer
Kader beni sırat üstü eğletse
Bakışların kalbimi kırka biçer

Gökkuşağı çizgisini aşarak
Bilsem, bu âşk sana nasıl ulaşır?
Uçurumdan uçuruma düşerek
Şiir melâlimi sonsuza taşır

Ey kılcallarıma yürüyen usare
Cemre düşür düşlerin buzdağına
İkliminde dirilmek hasretime tek çare
Lâlezarlar değerken alevden dudağına

Yakar tenhalarda açelyaları
Arzunun âteşiyle tutuşan kar
Noksanın sayılır hüzün yılları
Cehennemin olur, gecikmiş bahar!

Sen gülünce körpe bir gül kırılır
Nevruzunu yaşar kızışan kanım
Bütün güzellikler benden sorulur
Ben kanmayan hayalî Don Juan’ım

Kavil üzre sana sundum arzımı
Gel ki yeni baştan kurulsun dünya
Yeryüzü cenneti, çılgın bir hülya
Kâtipler kaydedin bu son arzumu

Kim bilir belki de bir ağıttır bu
Sevdalar sırrını saklar yarına
Çiçek kokuları sarar tabutu:
Gün doğar ruhumun ufuklarına!



Olcay YAZICI

TRABZON AKÇAABAT HIDIRNEBİ YAYLASI - 1











Fotoğraflar için Cemil Yavuz' a teşekkürler...

25 Ocak 2008 Cuma

BEN DİYECEKTİM




internet alıntıları

İSPAT

Temel’le Dursun, “Uzun yaşama ilacı” uydurması ile milleti dolandırıyormuş...Kalabalık bir yere tezgahı açmışlar... Temel bağırarak ilacı methetmiş ve;


“-Pakun işte, ispati penum... Pen 350 yaşindayum” demiş...


Oradan geçen ihtiyar bir kadın, Temel’in yardımcısı Dursun’a sokularak usulca sormuş;


-Evladım, dedikleri doğru mu acaba?...


“-Valla teyzecuğum, tam pilemeyeceğum... Çünkü pen yanina yeni kirdim... 120 senedur çalışiyrum...”

SEVGİ ÜSTÜNE

Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır
Kitaplara göre insan
Karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş
Gözleri, yüreği kamaşmış insandır
Aptaldır, hastadır, kahramandır
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.
İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler
Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar
Bir tek meyve veren dalı keserler
İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı
Esti mi rüzgâr bir değil milyonlar için esmeli
Bir tek meyve veren dalı kesmeli
İnsan dediğin derya misali
Üstünde milyonlarca dalga
İçinde kıyametler kopmalı
İnsan dediğin derya misali
Uçsuz bucaksız olmalı.

Gel çıkalım sevgilim gel
Gel kurtaralım birler hanesinden
Çekelim gidelim bir uçtan uca
Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar
Sevelim sevelim sevelim
Sevebileceğimiz kadar

Bedri Rahmi EYÜPOĞLU

24 Ocak 2008 Perşembe

MUSTAFA CANSIZ HOCA...

Övüleceği öven , sövüleceğe söven Mustafa Cansız ismi, eğer Trabzonlu değilseniz size pek bir şey ifade etmeyecektir.
Fakat onun yetiştirdiği din profesörü, günümüzün parti lideri Yaşar Nuri Öztürk'ü ise bilmeyen yoktur.
Trabzon'da bir efsane gibi anlatılan, dini sorulara nükteyle, küfürle cevap vermesiyle meşhur Cansız Hoca, 1990'larda ses kayıtları ortaya çıkan ama varlığı kanıtlanamayan Oflu Hoca'nın aksine gerçek. Karadeniz fıkralarını çağrıştıran dini yorumları da.
Mustafa Cansız, 1895-1975 yılları arasında yaşadı. Arapça, Farsça, Çağatayca, Rumca bilgisi, akademisyenlere taş çıkarır kültürüyle her yönden farklı bir din adamı. Öğrencisi Prof. Dr. Öztürk'e göre müstesna bir şahsiyet:
"Sadece ilim ve irfan birikimiyle değil, büyük zekası, hayranlık veren esprileri, hala yararlandığımız öngörüleri ve engin insan sevgisiyle müstesnaydı. İslam adına sergilenen saptırma, uydurma ve yanlışların altını çizer, bunları yaparken övülecek olanı cömertçe över, sövülecek olana müstahak olduğu şekilde söverdi.
Bana Kursi derdi ve hep şunu tembihlerdi: "Kursi, oğlum layık olandan layık olduğunu, müstahak olandan da müstahak olduğunu esirgemek namussuzluk ve dinsizliktir. Bunu sakın unutma."
Bu sıradışı din aliminin hayatı ölümünden yıllar sonra, Kahramanmaraş Sütcü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Mehmet Günaydın tarafından kaleme alındı.


CANSIZ HOCANIN FIKRALAŞAN İCRAATLARI

BU GÜN GİT YARIN GEL

Devlet dairelerinde vatandaşa "bu gün git yarın gel" anlayışı hemen her dönemde geçerli olmuştur. Dernekpazarı 1950 öncesi Of ilçesine bağlı idi. Resmi bir işi olan yirmi kilometrelik yolu gitmesi gerekiyordu. Cansız Hoca'nı köylüsü Şahmeran Güveli nüfus cüzdanı alabilmek için iki kez Of'a gitmesine rağmen yukarıda ifade ettiğimiz anlayıştan dolayı başarılı olamamıştır.
Durumu Cansız Hocaya aktarır. O dönemde İl Genel Meclisi üyesi ve sözü geçer konumda idi. Kâğıt-zarf ister. Zarfa koyduğu kâğıda şunları yazar:

-Vatandaşın üçüncü defa işini yapmamak b.k yemektir.
İmza. Mustafa Cansız

Okuma yazması olmayan Şahmeran Güveli bu mektupla birlikte Nüfus memurluğuna gider. Mektubu açıp okuyan memur hiçbir şey sormadan işlemi yapar. Böylece Şahmeran Güveli nüfus cüzdanına kavuşur.
Buna benzer bir diğer olay şöyledir: Bir şahıs rüşvet vermediği için "bu gün git yarın gel" diye oyalanıyormuş. Durumu Cansız'a anlatmışlar.
Aynı şekilde bir zarf ve kâğıt istemiş. Kâğıdı makasla parçalar ve zarfa koyar.
Niçin böyle yaptığı sorulunca ne yazdığın söyler: "Bu adamın rüşvet verecek kuruşu yoktur. Cüzdanını verin."
Adam bu şekilde cüzdanını alır.

EDİSON CENNETE GİRECEK Mİ?
Cansız Hoca'nın bulunduğu bir yerde kimlerin cennete gireceği konusu tartışılıyormuş. Mollalardan biri Cansız Hocaya:
-Hocam, Edison bütün dünyayı aydınlatan buluşu gerçekleştirdi ama yine cehenneme gidecek.
-Sen Edison'un cehenneme gideceğini nereden biliyorsun?
-O bizim Peygambere inanmadı. Onun için cennete giremez.
Bunun üzerine Cansız Hoca şu açıklamayı yapma gereğini duyar:
Bakara suresinin 62. ayetinde Allah "Şüphesiz iman edenlerle, Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabilerden kimler Allah'a ve ahiret gününe inanıp salih ameller işlerlerse onların ecirleri Allah katındadrr. Onlara korku yoktur ve üzülmeyeceklerdir de." Bu ayette Allah insanlardan Allah'a ve ahiret gününe inanıp hayırlı işler yapmaları şartını getiriyor. Aynı ayet Maide suresinin 69. ayetinde tekrar edilmektedir. Sonra büyük âlimlerin ekseriyeti iman sahibi oldukları bilinen bir husustur. Ayrıca Edison'un son nefesinde nasıl gittiğini ne biliyorsun? gibi izahlarla onu ikna etmeye çalışmış. Ancak adam ikna olmamış ve illa cehenneme gidecek diye ısrar edince, Cansız Hoca sinirlenir ve ona şu cevabı verir:
-Allah, senin gibi beş milyon eş.eği cennete koyacağına bir Edison'u koysun daha kârlıdır.

ALT -ÜST
Kadının biri hayatını fahişelik yaparak kazanmaktadır. Öldüğünde cenaze
namazı için camiye getirilip musalla taşına konulur.
İmam, kadının cenaze namazını kıldırmak istemez. Mesele büyür, Trabzon
Müftülüğü'ne intikal eder.
Müftü telaşlanır. Cansız Hoca'ya haber verilir. Durum izah edilir.
Olay mahalline geldiğinde
cenaze namazını kıldırmayan hocayla aralarında şu diyalog geçer :
- Bu kadının cenaze namazını niçin kıldırmıyorsun?
- Hocam bu kadın hayatında hep fuhuş yapmış. Böyle birisinin cenaze
namazı kılınmaz.
- Ulan, üstte yatan p...... klerin cenaze namazlarını kılıyorsunuz da
altta yatanlarınkini niçin kılmıyorsunuz?

"ŞEYTAN ... BUYURDU?
Hocalar vaaz verdikleri sırada "Kalellahu" diye ayeti okurken Türkçesi "Allah dedi" anlamında olmasına rağmen saygıya binaen "Allah buyurdu" denir.
Cansız Hoca'nın bulunduğu bir imtihanda hocanın biri alışkanlık olacak ki "ve kaleşşeytanu" ayetini tercüme ederken "şeytan buyurdu" demiş.
Bunun üzerine Cansız Hoca açmış ağzını, yummuş gözünü:
- Şeytan buyurdu mu? Bir de celle celalühü ekle oraya e. ek oğlu e.ek. Şeytan b.k yedi. Çık dışarı.

KUR'AN SAYFALARI
Bazı insanlar vardır ki olmayacak sorular sorar. Adamın biri Cansız Hoca'ya şöyle bir soru sormuş:
-Hocam, yeryüzünün her tarafına Kuran sayfalan serilse ve büyük abdest ihtiyacın gelse bu ihtiyacı gidermeyi nerede yapacaksın?
Bu soruya sinirlenen Cansız Hoca şu cevabı vermiş:
-İhtiyacı giderecek yer kalmadığına göre ağzına etmekten başka çare kalmadı.

CHP İLE DP ARASINDAKİ FARK?
Demokrat Partisi kurulduğu zaman Cansız Hocaya, Halk Partisi ile Demokrat Parti arasında ne fark var diye bir soru yöneltmişler. O da şu cevabı vermiş:
-Hayvan dışkısının üzerinden manda arabasının tekeri geçti. Yarısı bir tarafa, öbür yarısı da öbür tarafa kaldı. Aradaki fark budur.
ALLAH TÜRK MÜ?
1960 İhtilalinden sonra Milli Birlik Komitesi üyelerinden bazıları Trabzon'a gelmiş. Cansız Hoca'yı, İmam-ı Azam'ın Türk olup olmadığını sormak için çağırmışlar. Hoca gitmeden önce şöyle demiş: “İmam-ı Azam işi kolay da Allah'ın Türk olup olmadığını sorarlarsa ne cevap vereceğim”

internet alıntıları

BEYİN KANAMASI HAKKINDA

Önemli olan Beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek, ki bu hiç de kolay değil.

Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir: Beyin kanaması semptonlarını anlamak çok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geçiren kişiye müdahale edilmezse, beyini çok ciddi zararlar görebilir.

Doktorlar, artık herkesin asağıdaki 4 adımı uygulamakla, bunu kolayca anlayabileceğini söylemektedir.


* Kişinin gülümsemesini istemek . (Eğer yapamazsa , felç demektir.)


Kişinin çok basit bir cümle söylemesini istemek ("Bugün çok güzel bir gün") gibi.



* Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek .



*Kişiden dilini dışarı çıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felç geçirdiğine işarettir.


Eğer kişi bu dört adımdan birini yerine getiremiyorsa derhal
hastahanelerin acil servislerine haber veriniz ve ilgili doktora telefonda durumu izah ediniz.



internet alıntıları

DEPREM İNANIŞLARI

Deprem gerçeği ile yaşamaya çalıştığımız günümüzde dünyanın gelişmiş ya da gelişmemiş tüm ülkelerinde de deprem konusunda çeşitli inanışlar var.İşte bunlardan bazıları:



*Hindistan’daki depremle ilgili çok çeşitli inanışlar var. Bunlardan biri dünyayı taşıyan hayvanların hareketlerinin depreme yol açtığı şeklinde. Dünya bir kaplumbağanın üzerinde duran dört fil tarafından tutuluyor. Kaplumbağa da bir kobranın üzerinde dengede duruyor. Bu hayvanlardan herhangi biri hareket edince dünya sallanıyor. Diğer inanışa göre ise yedi tane yılan gardiyan, cennetin en alt noktasında, 7 odayı korumakla görevlendiriliyor. Bu gardiyanlar, aynı zamanda sırayla dünyayı tutuyor, nöbet değişimi sırasında ise dünya sallanıyor.



*Sibirya’daki inanışa göre, dünya bir kızak üzerinde ve bu kızağı kullanan kişi Tanrı Tuli’dir. Birkaç pireli köpek de bu kızağı çekiyor ve köpekler kaşınınca dünya depremle sarsılıyor.



*Meksika’da ise depremin sorumlusu "El Diablo" adlı bir canavar. Bu canavar dünya üzerinde dev yarıklar açıyor bunlara şimdi "fay" deniliyor. O ve şeytani arkadaşları yeryüzünü karıştırmak istedikleri zaman bu dev yarıkları kullanıyorlar.



*Belçika’daki inanışta da dünya üzerinde yaşayan insanlar aşırı günah işlediklerinde, Tanrı gezegeni çevreleyen havayı savurmak üzere kızgın bir melek gönderiyor. Meydana gelen fırtınalar dünyada bir dizi şok şeklinde hissedilen müzik tonunu ve depremleri yaratıyor.



*Doğu Afrikalılar’a göre, büyük bir balık, üzerinde bir taş taşıyor. Taşın üzerinde bir inek var ve ineğin boynuzlarında ise dünya duruyor. İnek boynu ağrıyınca dünyayı diğer boynuzuna geçiriyor ve o sırada deprem oluyor.



*Batı Afrikalılar’a göre ise dünya, büyük bir dağ ile bir devin arasındaki yatay bir disk şeklinde. Devin görevi dünyayı, karısınınki ise gökyüzünü taşımak. Dev karısına her sarıldığında dünya sallanıyor.



*Romanya’da dünyanın "yardımseverlik", "umut" ve "güven" adlı üç direk üzerinde durduğuna, insanlar bu değerlerini kaybederlerse direklerin taşıma gücünün azaldığına ve dünyanın sallandığına inanılıyor.



*Yeni Zelandalılar’a göre "Dünya" adlı bir annenin karnında çocuğu var. İsmi "Genç Ru" olan bu doğmamış çocuk zaman zaman annesinin karnını tekmeliyor ve dünya sallanıyor.



*Kızılderililer bir ayağı engelli Chickasaw şefinin, Choctaw prensesi ile ailelerin itirazına rağmen yaşadığı aşk ve kaçarak yaptıkları düğün yüzünden Büyük Ruh’un sinirlenip ayağını hızla yere vurması ile deprem oluştuğuna, düğüne davetli olanların nehre düşüp öldüğüne inanıyorlar.


*Litvanya’da Drebkuhls isimli bir Tanrı, cehennemde yürürken dünyayı da kollarında taşıyor. Drebkuhls, ne zaman kötü bir gün geçirirse elleri yorulup, taşıma gücü azaldığı için dünya sallanıyor.



*Yunanistan’da kuvvetli ve vahşi rüzgarların yeraltı mağaralarında tutulduğuna, kaçmak için uğraştıklarında ise depreme yol açtıklarına inanılıyor.



*Japonya’da, adaları sırtında taşıyan büyük bir kedi balığının denizin altında kıvrılmış halde durduğu, diğer taraftan Tanrı Daimyojin’in kafası üzerinde çok ağır bir taş olduğundan hareket edemediği, bir ara balık hareket ettiğinde ise Naimyojin’in dikkati dağıldığı için yerin sarsıldığı sanılıyor.



*Orta Amerika’da yaşayanlara göre dünya kare şeklinde ve dört tanrı birer köşesinde duruyor. Yeryüzünde nüfus arttığında fazlalığı dökmek için dünyayı sallıyorlar.

internet alıntıları

ÜÇ DİL

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelimede bir kat daha artacaksın

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernus
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.


Bedri Rahmi EYÜPOĞLU

23 Ocak 2008 Çarşamba

BUNLARI BİLİYOMUSUNUZ?

* Köpek balıklarının kansere karşı bağışıklığı vardır.

* Timsahlar derine batabilmek için taş yutarlar.

* Bir istakoz 7 senede ancak yarım kilo alabilir.

* Penguen yüzebilen fakat uçamayan tek kuştur.

* Atların insanlardan 18 tane daha fazla kemiği vardır.

* Büyükçe bir yunus günde 2 ton yiyecek tüketir.

* Sivrisinek insanların ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.

* Bir inek hayatı boyunca yaklaşık 200.000 bardak süt üretir.

* Mavi balinanın ağırlığı 22 ayda 26 tona kadar ulaşır.

* En hızlı büyüyen hayvan mavi balinadır.

* Bir karınca kendi ağırlığının 50 katı ağırlığı kaldırabilir.

* En hızlı kara hayvanı çitadir. Hızı saatte 95 km'ye ulaşabilir.

* En hızlı balık yelken balığıdır. Hızı saatte 109 km'ye ulaşabilir.

* En hızlı kuş boğazlı kırlangıçtır. Hızı 3 saniyede saatte 128 km'ye çıkabilir.

* Mavi balinanın çıkardığı ses 850 km öteden duyulur.

* Mavi yunusların kalbi dakikada sadece 9 kere atar.

* Suaygırları su altında doğar ve doğar doğmaz yüzebilirler.

* Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.

* Suaygırları ağızlarını 120 cm açabilirler.

* Bir pire kendi boyunun 150 katı yüksekliğe zıplayabilir.

* Son 4000 sene içinde herhangi bir yeni hayvan evcilleşmemiştir.

* Karıncaların koku alma kabiliyeti en az köpekler kadar gelişmiştir.

* İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.

* Ayni parmak izi gibi her insanin dil izi de farklıdır.

* Hamamböcekleri yaklaşık 250 milyon yıldır hiçbir değişime uğramamışlardır.

* Balinanın derialtı yağından sabun, güzellik kremi, margarin elde edilir.

* Vampir yarasaları hayvanların kanını emer ve günde 1 çorba kaşığı kanla doyarlar.

* Bilgisayarla uğraşmak gözleri bozmaz, sadece yorar.

* Dünyadaki ısı 1900 yılından itibaren 0,7 derece arttı.

* Yunusların beyni insanlarınkinden büyüktür.

* Yanlış dereceli gözlük gözü bozmaz.

* İnsan, ömrü boyunca 20 kg toz yutar.

* Kibrit kutusu kadar bir altın, bir tenis kortu büyüklüğüne kadar inceltilebilir.

* Peru'da hiç umumi tuvalet yoktur.

* 600 tane bitki cinsi etyiyendir.

* 60 yaşında, insanlar tat alma duyularının %50'sini kaybederler.

* El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı büyürler.

* Gülmek için 17, surat asmak için 43 adaleye ihtiyaç vardır.

* Beynin %85'i sudur.

* Dünyada en çok kullanılan isim Muhammed'dir.

* Eskimolar buzdolaplarını yiyeceklerin donmaması için kullanırlar.

* Fare bir deveden bile daha fazla süre susuz kalabilir.

internet alıntıları

ANLADIM

Aşkın hem ateş hem yağmur olduğunu
Kemiklerime kadar ıslanınca anladım…

Adildir Padişahım, yan tutmaz, emek yemez
İnanıp erkine yaslanınca anladım…

Sınırları karıştırdım deliliğin met cağında
Gerçeği, som gerçeği uslanınca anladım…

Fiziğini aşan yanık sesin yeni ufuklara
Nasıl pençe vurduğunu, seslenince anladım…

Aşkın fotoğrafı gözlerimde fer / kanat
Yürek sürekli zikir ile beslenince anladım…

Yaş dorukta, gönül hâlâ çıktığı yolun başında
Başım dağlar gibi sislenince anladım….


Bahaeddin KARAKOÇ

22 Ocak 2008 Salı

İKİSİNİDE SAĞA VERECEĞUM

Temel'in bir çiftliği vardır. Çiftlikte sadece 2 tane koyunu vardır. Can sıkıntısından yoldan geçen Dursun'u durdurur ve konuşmaya başlarlar. Temel:


“Ula Tursun sana pir sori soracağum. Eğer kaç dane koyunum olduğuni bilursen, ikisinide sağa vereceğum.”

POLİS DİNLETİLERİ

Feyzullah Arslan tarafından yazılan polis telsizinden geçen esprili konuşmalar ve polisler arasında yaşanan komik olayları anlatan kitaptan:


KAÇAN TOSUNUN EŞGALİ

Kurban Bayramında, kurbanlık bir dana ipini koparıp kaçar.



45:36- Merkez; vatandaşın beyanına göre, orta kilolu, kara renkli, boynuzlu bir tosun kaçmış.

Merkez- Anlaşıldı. İstasyonlar not alın. 10 dakika önce, il merkezinde kaybolan tosunun eşgalini veriyorum.



ANANIN YERİNDE

74:43- Merkez

Dinliyorum merkez.

Ananın Yeri'nde (Lokanta ismi) kavga ihbarı alıyoruz. Ekibiniz intikal etsin efendim.

Anlaşıldı merkez, Ananın Yeri'ne ekibimle birlikte seyir halindeyim. bilahare bilgi veririm.



EKİPLERİN ALAYINA İNTİKAL

Merkez- 45:10

45:10- Dinliyorum merkez.

X sokak, X numara önünde malum şahıslar arasında kavga ihbarı alıyoruz. Uygun gördüğünüz bir ekibi sevk edebilir miyiz?

45:10- Anlaşıldı merkez, bir ekip yetmez, ekiplerin alayı, belirtilen adrese entikal etsin.



TAM ARKANIZDAYIM EFENDİM

38:10- Merkez

Dinliyorum efendim.

Şu an nerede bulunuyorsunuz?

Tam arkanızdayım efendim.



CENAZELER HAREKET ETTİ

Merkez-54:36

54:36- Dinliyorum merkez

Camide son durum nedir?

Cenazeler hareket etti, mezarlığa seyir halindeler!



HAVA YAĞIŞLI ZEMİN KURU

Merkez-59:45- (Trafik ekibi) Mevki ve yol durumunu bildirin.

Merkez, hava yağışlı, zemin kuru, yolda kalan araç yok.

Merkez-59:45- Yakın kanala geçin.

(Yakın, rölesiz kanala geçerler)

Merkez konuşuyor. Hava yağışlıysa, zemin nasıl kuru oluyor?

Biz anonsu yaparken tünelden geçiyorduk efendim.



HANGİ MALUM ŞAHIS

Merkez-45:55, malum yerde misiniz?

Merkez, malum yerden, malum yere seyir halindeyiz.

(Bir süre sonra) Merkez, malum yerden, malum yere intikal ettik. Malum şahsı, malum yerde gördük. Malum şahıs, malum şekilde duruyor.

45:55- Hangi malum şahıstan bahsediyorsunuz?


internet alıntıları

SENİ ELE SEVİREM Kİ

Diyecahsan niye? Bennam işde ele.
Seni görende yüregim bir hoş olir,
Yanir, yanir dutuşir.
Diyirsenki niye? İşde ele.

Ahşam olir,
davar,nahır mal gelir.
Sayiram sayiram biri eksik.
Birde dönirem sen yohsan.
Gine diyirsen ki niye? Ne bilim işde ele.

Sekide ekmek yiyirem.
Lavaşi, civili dürüm edirem.
Kıtliram boğozumda dügümlenir.
Sen ahlıma gelirsen gine
Diyirsen ki niye? İşde ele.

Anam örtüleri sarir.
Yataceyıh, mahcuplaniram.
O da gidirya külli beçare galiram.
Sahın deme niye? Bennam, işde ele.

Guşluğa doğri daliram.
Hayal gurmuş, rüyada görmüşem.
Sen bennensen.
Sevinmiş, sevinmiş, tergan içinde galmışam.
Birde uyaniram yasdığa sarılmışam.
Ama deme niye? Ne bilim işde ele.

Sabağınan horozlar ötir,
Gahiram.bir cigara yahiram
Tavuhlara, culuhlara yem verirem.
Tutduğumi öpirem.
Seni culuhlara bile benzedirem.
Diyecahsan niye? Ne bilim işde ele.

Babam beni gapiya goymir diyirsen.
Ey helt yiyirsen.
Ahşama geder goni gomşiyi gezirsen.
Ezen, bibin, emin gile gidirsen.
İsdesen, bene görünürsen.
Madem ele gapiya, cama hatta tırhıca çıh.
Yüzün görim görimde orda ölim.
Diyirsenki niye? Ne bilim işde ele.


Zinnur TİRYAKİ

21 Ocak 2008 Pazartesi

GARİP...İLGİNÇ...

*Bukalemunların dilleri vücutlarından iki kat daha uzundur.



*Sadece dişi sivrisinekler ısırabilir.



*Kedilerin beyninde 32 adet kas bulunur.



*Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.



*Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.



*Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.



*Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.



*Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yaşayabilirler.



*Timsahlar renk körüdür.



*Bir erkek, hayatının ortalama 3 bin 350 saatini tıraş olmak için harcar.



*Bir kilo limonda, bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.



*Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.



*Salatalığın yüzde 96’sı sudur.



*Yarım kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadır.



*Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.



*Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.



*Meşe ağaçları elli yaşına gelmeden meşe palamudu üretmez.



*Kıta isimlerinin hepsi A harfiyle başlar ve A harfiyle biter.



*İnsan elinde en yavaş uzayan tırnak baş parmakta ve en hızlı uzayan ise orta parmakta bulunmaktadır.



*Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunuyor.



*Venüs, saat yönünde dönen tek gezegendir.



*Eyfel Kulesi’nin tepesine kadar 1792 basamak vardır.



*Rodin’in ünlü "Düşünen Adam" heykeli aslında İtalyan şair Dante’nin portresidir.



*Marilyn Monroe’nun altı adet ayak parmağı vardı


internet alıntıalrı

DOĞUM YERİ

Memur Temel’e doğum yerini sorar.Temel

-“Trabzon” der.Memur :

-“Harf harf söyler misiniz lütfen”.Temel :

-“Trabzon’un T si, Trabzon’un R si, Trabzon’un A si, Trabzon’un B si…” der.

AŞK

Andolsun bütün örtülere, andolsun bütün örtünenlere ki,
Kar altında terleyerek uyanmaktır aşk.

Yanmış iki cesedin kına gibi külleri arasından
Fışkın sürerce dirilip yeniden yanmaktır aşk.

Cümle ağaç kapıları, cümle demir kapıları aşıp,
Bir gönül kapısına dayanmaktır aşk.

Sevgilinin otağını gökkusağına boyayıp gece-gündüz,
Hüznün safran sarısıyla boyanmaktır aşk.

Yaratmaktır ya da sevgilinin toprağından yaratılmak,
Her nefes alıp verişte yanmaktır aşk.

İsmaili bir gönülle teslim olmaktır bıçağa,
Birini kandırmak değil, bilerek kanmaktır aşk.

Diline arılar konar, koynunda karıncalar gezer,
Sevgilinin ölçeğiyle her zaman sınanmaktır aşk.

İsrafil'in Sûr'unu ruhunda duymaktır aşk,
Suyu suyla yumak gibi aşka inanmaktır aşk.



Bahaeddin KARAKOÇ

EĞER

Bir camı açık bir odaya 100 kadar tuğlayı belli bir şekilde dizili bırakın. Daha sonra odaya 2 veya 3 aday gönderin ve kapıyı kapatın. Adayları kendi hallerinde bıraktıktan yaklaşık 6 saat sonra odaya giderek durumu analiz edin:


*Eğer tuğlaları sayıyorlarsa Muhasebe bölümüne yerleştirin.

*Eğer odanın her yanına tuğla saçmışlarsa Ar-Ge bölümüne yerleştirin.

*Eğer tuğlaları garip bir düzende sıralamışlarsa Planlama bölümüne yerleştirin.

*Eğer tuğlaları birbirlerine atıyorlarsa Operasyon bölümüne yerleştirin.

*Eğer uyuyorlarsa Güvenlik bölümüne yerleştirin.

*Eğer tuğlaları parçalara ayırmışlarsa Bilgi Teknolojileri bölümüne yerleştirin.

*Eğer boş boş oturuyorlarsa İnsan Kaynakları bölümüne yerleştirin.

*Eğer odada değillerse Pazarlama bölümüne yerleştirin.

*Eğer camdan boş boş dışarı bakıyorlarsa Stratejik Planlama bölümüne yerleştirin.

*Ve son olarak eğer birbirlerine bir şeyler anlatıyorlarsa ve tek tuğla bile yerinden oynamamışsa onları tebrik edin ve üst yönetime yerleştirin.




internet alıntıları

18 Ocak 2008 Cuma

BAHÇIVAN TEMEL

Evin efendisi, kısa bir süre önce ayrıldığı evine telefon açıp, bahçıvan Temel’e sormuş:

-Nasıl her şey yolunda mı?...

“-Yolinda... Yalniz, küreğun sapi kirıldi onu tamir etmeya çalişiyrum...”

-Neden kırıldı?...

“-Köpeğunuze mezar kazarken zorlamışım, ha pu yüzten...”

-Nee!... Köpeğim öldü mü?...

“-Havuza tüşti öldi...”

-Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; nasıl havuzda ölür?...

“-Ama havuzin suyi poşalmişti, petona çakıldi...”

-Daha havuzu yeni doldurtmuştum... Neden boşalttınız?...

“-Piz teğil idfaiyeciler poşaltti... Çünki evdeki yangıni söndürmek için suya ihtiyaç tuytiler...”

-Evde yangın mı çıktı?...

“-Evet efentum... Annenuzun vefati tolayisiyle çok sayıta insan keldi... pir sikara izmaridinten kâğitlar, artindan da perte tutişmiş... O kalabalikta farkina varamaduk...”

-Annem nasıl öldü?... Sapasağlamdı...

“-Haklısinuz... Piz de şaşirduk ama, pabanızun ölümüne tayanamadi...”

-Yahu hiç pozitif bir haber yok mu?... Bunaldım...

“-Olmaz olur mi?... Var... Keçen gün siz AIDS testi yaptırmıştinuz ya... İşte onun nedicesi bozitif çıkti...”

DADAŞ MEMUR

Sabah erken gahirem el yüzümü yihiram
Aynanin garsisina gecir bene bahirem

Gari sofrayi gurir,cay dolmus önde durir
Okula giden oğlan bene dersini sorir

Bir çigara yahirem çay basindan ğahirem
Vahit gelip catanda giravati tahirem

Çeketimi giyirem paltomi ver diyirem
Ayahğabimi geyip ğapi çekip gidirem

Hava soyuh tipi var agzin burnun sihi sar
Keyif senin ister sarma,ğoynan dolar sora gar

Birez yürir gidirem çoh çoh dua edirem
Durağima varanda otobosa binirem

Devletimi sevirem rüşvet nedir bilmirem
Git ganaat geçinir az alir şükredirem

Seggiz usah bir gari yeddi esmer bir sari
Odun kömür bitecah zor beklirem bahari

Aksam olir gararir cüzdanim coh morarir
Sabah aksam dolaşmak ayahlarimi yorir

Eva yorgun dönirem el ayah yihirem
Hazir sofra görende aj gurt gibi dalirem

Sofra gahir, gelir cay ictimmi oliram tay
yorgunluk uyhi gelir gari gah yatagi yay

Artistlere benzedirem her vahit dua edirem
Uyhiya senen gidirem en güzelsen yani gara

Mevlamdan seni dilirem davarlar gibi melirem
Vallah, seni çoh sevirem ne güzelsen yani gara.


Zinnur Tiryaki


Teşekkürler...

17 Ocak 2008 Perşembe

TARİHİN EN İLGİNÇ ÖLÜMLERİ

*Sakalı yüzünden öldü

Avusturyalı Hans Steininger Dünyanın en uzun sakallarına sahip insanı olarak meşhur olmuştu.(1.4 metre)Fakat onu meşhur yapan bu sakalları aynı zamanda ölümünede sebep oldu.
1567 de bir gün Hans'ın kasabasında büyük bir yangın çıktı.Hans sakalını toplamayı unuttuğu için sakallarının alev almasıyla dengesini kaybetti.Önce düşüp burnunu kırdı sonrada yaşamını kaybetti.

*Tatlıdan ölmek
İsveç Kralı Adolf Frederick yemeği çok severdi ve bu yüzdende öldü.
1771 de 61 yaşında bir sofrada etler,ıstakozlar,çorbalar,tütsülenmiş etler,şampanya ve ensevdiği tatlıdan 14 tane yadikten sonra ölmüştü.

*Juriye sunum sırasında ölüm

Sivil savaştan sonra politikacı Clement Vallandighamçok başarılı bir avukat olarak tanınmıştı.
1871 Thomas McGehan 'in mahkemede savunmasını yaparken juriye tabancanın pozisyonunu göstermek isterken kaza ile kendisini vurdu.Teorisi doğruydu ve müvekkili suçsuzdu ama bunu ispatlamak için yaptığı gösteride yaşamını yitirdi..

*Meslek ölümü
Allan Pinkerton (1819-1884) meşhur Pinkerton detektif ajansını yaratan kişiydi.Suç tahlil teknikleri konusunda çok önemli çalışmaları vardı.Böyle bir araştırma sırasında kaptığı enfeksiyon yüzünden yürürken öldü.

* Ayakparmağı yüzünden ölüm

Meşhur viski tadımcısı Jack Daniel 1911 de bir sabah işyerine erken geldi.Kasasını açmak istedi fakat şifreyi hatırlayamadı.Kızgınlıkla kasaya tekme attı ve ayakbaşparmağı yaralandı.Buradan kaptığı enfeksiyonla da öldü.

*Portakal soyarken ölüm

Bobby Leach ölümden korkmayan bir adamdı.1911 de Niagara şelalerinden bir tüple atlamıştı ve bu gösteriyi defalarca tekrarlamıştı.Fakat bukadar cesur olmasına karşın ölümü çok ironik oldu.
Bir gün New Zelanda da yürürken sokaktan bir portakal aldı.Portakalı soyarken bıçağı elinden kaçırıp ayağını yaraladı.Daha sonrasındada kaptığı enfeksiyon yüzünden öldü

*Paraşütten ölüm

1911 de Fransız terzi Franz Reicheltkendi buluşunu test etmeye karar verdi.Kendi yaptığı paraşütle Eyfel kulesinden atladı.Aslında çok süpriz bir ölüm denemez.

*1)Zehir 2) Silah atışı 3)Kluplerde dövüşmek 4) Boğulmak ve ölüm
Rus mistik Grigori Rasputin (1869-1916) da ilk olarak on kişi tarafından zehirlendi,fakat ölmedi.Daha sonra tabancayla vuruldu,ölmedi arkasından üç defa daha vuruldu gene ölmedi,inanılmaz dövüldü ve boğulmak istendi ama hiçbirisinde ölmedi.Rasputin en sonunda bir kasabada huzur içinde yaşadı ve eceliyle öldü.


*Beyzbol dan ölüm

Hindistanlı beyzbol oyuncusu Ray Chapman bir beyzbol maçında atış sırasında öldü.1920 de oynanan bir maçta kafasına beyzbol topu gelmesi yüzünden öldü.

*Eşarp ölümü

"Moder dansın annesi" sayılan Isadora Duncan1927 de eşarp yüzünden öldü.Eşarp takmayı çok severdi.
New York Times gazetesinde yazılan bir yazıda anlatıldığı şekliyle 1927 de çok hızlı bir otomobille giderken güçlü bir ipekten yapılan eşarbı rüzgar yüzünden direksiyona dolaştı.Korkunç bir güçle bogazını sıkan eşarbını viyolenselcisi ve kuoförü çıkartmaya çalışsalarda başarılı olamadılar.Araba durduktan sonra hemen ilk yardım yapılmasına rağmen bayan Duncan'ı kurtaramadılar.

*Çöp evde ölüm

Homer ve Langley Collyer obsesyon derecesinde biriktirme hastalarıydılar.İki kardeş gazete ve bir sürü şeyi evlerinde biriktiriyorlardı.Evin koridorları,odaları,heryeri bunlarla doluydu.
1947 de evlerinde öldüler.Evlerinden 100 ton çöp çıktı.Kardeşler evde birbirlerinden 15 metre uzaklıkta bulunmuşlardı.Beslenebilmek için gazetelerin arasında tünel yapıp öyle hareket ediyorlardı.


*Talk show sırasında ölüm

Jerome Irving Rodale sağlıklı yiyecek konusunda bir uzmandı.Organik tarımda bir öncüydü.Organik tarım ve Bahçecilik konusunda bir dergi ve gazete çıkarıyordu..
Büyük bir övünçle en az 100 yaşına yaşayacağını söylerdi.Rodale 1971 de Dick Cavett show da bir röportaj sırasında kalp krizi geçirip öldü.Show sırasında uyuduğunu sanan sunucu hatta şaka yaparak sıkıldınızmı diye sormuştu. Öldüğünde 72 yaşındaydı.Bu röportaj hiç yayınlanmadı.


*TV de ölüm

Christine ChubbuckTelevizyonda intihar eden ilk ve tek haber spikeridir.
1974 de TV programının başlamasından 8 dakika sonra sunucu deprasyona girip şunları söyler. "Kanalın 40 yılında polisin son haberlerini,son kanlı cinayetleri ve renkli yaşamları aktardık.Şimdi bir tanesini daha göreceksiniz.' dedikten sonra tabancasını çıkartıp başına dayayıp kendisini vurarak öldü..


*Tuvalette ölüm

Tuvalette ölüme birçok örnek verebiliriz.Ancak Elvis Presley (1935 - 1977) bunların en meşhuru.
Rock ‘n Roll kralı Graceland da bir pansiyonda tuvalette oturur vaziyette ölü bulundu.Doktorların söylediğine göre kalp krizi geçirmişti.Öldüğünde çok şişmandı ve çok fazla uyuşturucu kullanıyordu


*Robotla gelen ölüm

Robert Williams bir robot tarafından öldürülen ilk kişidir.1979 da Williams Ford Motor da depoda malzeme katlarına tırmanırken birden bire robotun çalışmasıyla hızlıca kafasına çarpması sonucu öldü.
İkinci ölüm 1981 de Kawasaki de gerçekleşti Kenji Urada37 yaşında bir mühendisti.Çalışırken kırılan robotun kolu aniden dönerek Urada'ya çarptı ve ölümüne neden oldu.


*Helikopter pervanesiyle ölüm

Aktör Vic Morrow Alacakaranlık kuşağı dizisinin çekimleri sırasında sette öldü.Bir helikopter patlama sahnesinde fırlayan pervane aktörün kafasını kopartarak ölümüne neden oldu.Suç dosyası.
İki çocuk aktörde bu sebepden öldüler.Bu olaylardan sonra Amerika'da film setlerindeki güvenlik şartları ve kanunlar çok ağır koşullar getirilerek yenilendi.


*Kaktüs'le gelen ölüm

1982 de 27 yaşındaki David Grundman Kaktüs reklamları için çöl bitkilerine tabancasıyla atışlar yapıyordu.Fakat bir atışı sırasında kaktüsten fırlayan bir parça ona çarparak ölümüne sebep oldu.Günümüzde bir bitki yüzünden ölen tek kişi olarak biliniyor.

*Şişe kapağı ile ölüm

Amerikalı oyun yazarı Tennessee Williams1983 de otel odasında şişe kapağıyla boğulmuş olarak bulundu.Bulunduğunda çok sarhoştu.

*Cankurtaranın ölümü

1983 de Cankurtaranlar partisi kutlamalarında sezonun ilk boğulması yaşanmış.Parti sona erdiğinde 31 yaşındaki Jerome Moody rekreasyon bölümünün havuzunda ölü bulundu.Acıdırki cankurtaranlar cankurtaranı kurtaramadılar.

*Sahnede şaka yaparken ölüm

Dick Shawn (1924-1987) bir komedyendi.Sahnede bir showu sırasında geçirdiği kalp krizi sonunda öldü.
Dick Shawn politikacılar ve onların seçim kampanyaları ile dalga geçen komedi programları yapıyordu.Bir gösteri sırasında şakalarını yaparken kalp krizi geçirip sahnede bayıldı.Eve götürülen komedyen öldü.

*Gösteri Güreşçisinin ölümü

İngiliz 'king Kong' lakaplı güreşçi Kirk 1987 de final maçında 'Belly-Splash' yaparken yani zıplayıp rakibinin üstüne düşme hareketini denerken kalp krizi geçirdi. Maçtan önce Kirk arkadaşına Bir gün öleceğini ve bu ölümün ringde olmasını umut ettiğini söylemişti.

*Büyük şemsiye yüzünden ölüm

1991 yılında artist Christo ve Jeanne-Claude bir instalasyonlarında binlerce büyük şemsiye kullandılar.Bu şemsiyeler sarı ve mavi renklerdeydi.
Bu büyük şemsiyeler 6 metre yükseklğinde ve 8.7 metre genişliğindeydi.İki ay hazırlıktan sonra instalasyon sergilenmeye başlandı.Sergiyi gezen yaşlı bayan ,çıkan bir rüzgar yüzünden üstüne düşen şemsiyenin altında kalarak öldü.


*Tekrarlanan ölüm

1991 de 57 yaşındaki Taylandlı kadın Yooket Paen çiftliğinde yürüken bir inek pisliğine basıp düştü.Düşerken tellere tutunmaya çalışırken elektrik çarpması sonucu öldü.
Kısa bir süre sonra kardeşi 52 yaşındaki Yooket Pan komşusunu olay yerine göstermek için götürdü.Fakat ne şanssızlıktır ki oda aynı yerde inek pisliğine basıp aynı şekilde elektrik çarpması sonucu öldü.

*Koyun yüzünden ölüm

1999 da 67 yaşındaki Betty Stobbsİngilterede motorunun arkasına bir koyun aldı.Fakat koyun çok açtı. Sahibin arkasında karnını doyurmak isterken dengeleri bozuldu ve 100 metreden düşerek öldüler.

*Timsah avcısının ölümü

2006 da Avustralyalı vahşiyaşam uzmanı ve TV programcısı Steve "Timsah avcısı" Irwin kalbine saplanan bir vatoz balığı iğnesi sonucu öldü

*Kitaplık yüzünden ölüm

Mariesa Weber iki hafta ailesinden haber alamadı.Onları yatak odasında kitaplığın altında ölü buldu.


internet alıntıları

EĞER

Bir berber bir hata yaparsa, bu yeni bir tarzdır...

Eğer bir şoför bir hata yaparsa, bu bir kazadır...

Eğer bir doktor bir hata yaparsa, bu bir müdahaledir...

Eğer bir mühendis bir hata yaparsa, bu yeni bir atılımdır...

Eğer ebeveynler bir hata yaparsa, bu yeni bir kuşaktır...

Eğer bir politikacı bir hata yaparsa, bu yeni bir hukuk kuralıdır...

Eğer bir bilim adamı bir hata yaparsa, bu yeni bir keşiftir. ..

Eğer bir terzi bir hata yaparsa, bu yeni bir modadır...

Eğer bir öğretmen bir hata yaparsa, bu yeni bir teoridir...

Eğer bir patron bir hata yaparsa, bu bizim hatamızdır...

Eğer bir personel bir hata yaparsa, bu bir "HATA"dır.


internet alıntıları

IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.



Bahaeddin KARAKOÇ

16 Ocak 2008 Çarşamba

İŞTE AÇIYORUM MÜHÜRLÜ ZARFI

eğer yüzmek bilmiyorsa
bir dalan bir daha çıkmaz
gözlerinin karasına

ateş demez,kar-kış demez
çağırsan kurt-kuş sığınır
kollarının arasına

güvercinler kanat döşer
renk renk kelebekler döner
yüreğinin çırasına

otacımsın,sertacımsın
umut sende,devâ sende
bütün gönül yarasına

eğmeden,bükmeden derim
doğru sözün net’i budur
seven bakmaz darasına

pis sanattır kalpazanlık
sözü tersine çeviren
güvenmesin parasına

damla versin sel yapayım
yüreğimi tel yapayım
sevdiğimin curasına



Bahaettin KARAKOÇ

KENARA ÇEKİN

Temel’in köyüne sirk gelmiş... Ancak o gün aslan terbiyecisi istifa etmiş ve gitmiş...
Patron panik halde, “Hemen yerel gazeteye ilan verin acele bir aslan terbiyecisi bulalım” demiş...
İlanı vermişler, bir kızla Temel gelmiş... Patron, “İkiniz de aslan terbiyecisi misiniz” diye sormuş, “Evet” demişler... Kıza, “Önce sen gir bakalım kafese” demiş... Kız girmiş, arkasından kafesi kilitlemişler...
Aslan kıza bakmış, ağır ağır yaklaşmış, kız eğilerek yanağını uzatmış... Aslan usulca yanaktan öpmüş ve sakin bir şekilde kızın ayaklarının dibine yatmış...
Patron Temel’e dönüp sormuş;


-Sen de aynısını yapabilir misin?...


“-Yaparum... Ama önce aslani kenara çekun...”

HAYATI SEVİN

Yaş 00-10 kendimizi buluruz...

Yaş 10-20 evcil hayvanlarımızı kaybederiz...

Yaş 20-30 ninelerimizi dedelerimizi kaybederiz...

Yaş 40-50 annelerimizi babalarımızı kaybederiz...

Yaş 60-70 arkadaşlarımızı kaybederiz...

Yaş 70-80 kendimizi kaybederiz...

Yaş 90-100 çocuklarımızı kaybederiz, artık dur demenin zamanı gelmiştir...

Yaş 101+ sadece çocukluğumuzu hatırlarız...


internet alıntıları

15 Ocak 2008 Salı

ERKEKLERİN KADINLARDAN RİCALARI

*8 hafta süren baş ağrıları baş ağrısı olamaz,bir doktora gidin.


*Alışveriş yapmak zevkli değildir ve asla da olmayacaktır.


*'Beni seviyor musun? ' diye sormayın. Emin olun ki sevmesek yanınızda bir saniye bile durmayız…


*Bizden sizinle aynı üzüntüyü çekmemizi beklemeyin, o sizin kız arkadaşlarınızın işidir.


*Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin, size çok yakışıyor, yemin ederiz. O yüzden bir daha sormayın.


*Biz erkekler basitizdir. Mesela sizden ekmeği getirmenizi istiyorsak, aslında ekmeği getirmenizi istiyoruzdur. Bundan 'ekmek Masada değil' diye bir iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın…


*Eğer 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz bir şey söylemişsek ve bunlardan biri kötü ve sizi üzecekse, kesinlikle öbür anlamında söylemişizdir, boşuna bizi sıkıntıya sokmayın…


*Eğer bir şey istiyorsanız sormanız yeterli. Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Biz erkekler öyle farklı anlamlar taşıyan dolaylı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız doğrudan söyleyin…


*Eğer şişmanladığınızı düşünüyorsanız büyük ihtimalle şişmanlamışsınızdır zaten. Bize sormayın, cevap vermeyi reddediyoruzdur.


*En karmaşık durumda bile bizim için temel kural şudur: 'En kolayını seç'. Bizden komplike şeyler beklemeyin.


*Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır.


*Biz basitizdir. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan hangisinin kıyafetinize
uyacağını sormayın, bilmiyoruzdur. Sormayınız.


*Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol yemek ve mutfak gerçekliğinin icrasıdır…
Bizi anlamaya çalışın lütfen, fazla abartmayın ama…


*Evi temizleyip yorulduktan sonra, yüzünüze bakılmayacak haldeyseniz, yaptığınız temizliğin bizim için bir anlamı yoktur, takdir beklemeyin. Temiz bir evden önce güzel en azından bakımlı görünen bir kadınla bir evi paylaşmak daha anlamlıdır…


*Size 'neyiniz var' diye sorduğumuzda, 'hiç bir şeyim yok' derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir. O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin sonra bizi anlayışsız durumuna düşürmeyin…


* Yeteri kadar ayakkabınız ve elbiseniz varken bizi iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir.



İnternet alıntıları

NALBUR

Temel yolda giderken karnının çok aç olduğunu hissetmiş ve köşenin bitiminde gördüğü bir dükkana girmiş;


-Pen bir Karateniz bidesi alacaktum da... Yalniz purda yemeyeceğum, sar oni..Adam bir an durup sormuş:


-Afedersin abi sen Karadenizli misin?...Temel bu soruya sinirlenmiş:


-Ne alakası var karteşum?... Karateniz bidesi yemek içun illa Karatenizli mi olmak gerekiy?..Pen Japon olmasam sushi yiyemeyecek miyum yani?...”


-Yok abi” demiş adam;


-O yüzden söylemedim... Burası nalbur...”

CEZA

Küçük Temel çok haylazdır.Sık sık ceza alır. Bir keresinde öğretmen ona çok kızıp bin kelimelik bir kompozisyon yazma cezası verir. Bunun üzerine Temel şunları yazar;

''Dün çedimi kaybettum, tışarı çiktum, aramaya paşladum, dedumçi;çediciim
cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,
cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,cel,
cel,cel,cel,cel,cel,cel....

14 Ocak 2008 Pazartesi

ÇUKUR

Karadeniz'de bir kasabada bir çukur varmış.
Özellikle geceleri, karanlıkta önünü görmeyenler bu çukura düşer yaralanırmış.
Bu yaralanmalar gittikçe sıklaşınca kasabanın ileri gelen üç kişisi toplanıp bir çözüm bulmaya çalışmış.


İlki: Pence, demiş, cukurun yaninda bir ampulans pekletelum. Pöylece tüşenler hemen hasdaneye yetiştirilebilur.


İkincisi itiraz etmiş: Ampulansla hasdaneye varincaya kadar adam ölür , demiş, pence pu cukurun yanina bir hasdane kuralum.


Üçüncü ileri gelen kişi olan Temel dayanamamış:
Yahu siz ne diysınız ? Orata cukur var tiye yanina hasdane yapilır mu ? Pence pu cukuru hemen kabatalım. Hasdanenin yanina yeni pir cukur açaruk.

TARİHTEN...

*Tarihin en ünlü kadınlarından Kleopatra sanıldığı gibi Mısırlı değil, Yunanlıydı. Böyle sanılmasının nedeni, ailesinin 300 yıl kadar Mısır’da yaşamasından kaynaklanıyordu. Ayrıca Kleopatra, bazı filmlere konu olduğu gibi güzel bir kadın da değildi. Kleopatra’nın "kanca gibi çirkin bir burun ve tombul bir surata" sahip olduğu, Antonius’un onuruna bastırdığı Roma sikkelerinden de belirlenebiliyordu.


*Roma’yı yaktığı söylenen Neron’un ise bu yangınla hiçbir ilgisi yoktu. Roma yanarken 25 kilometre uzakta bulunan Neron, yangından sonra evsiz-barksız kalanlara barınaklar yaptırdı, mısırın fiyatını düşürdü ve diğer bölgelerden yiyecek getirtti.


*İskoçların geleneksel giysisi olarak bilinen ekose etek ise bir İngiliz icadı. İskoç erkekler, geleneksel ekose etekleri 18. yüzyıldan itibaren giymeye başladılar. Bundan önce de ekose giydiler ama bu etek şeklinde değil, ortadan kemerli dizlere kadar inen ekose gömlek şeklindeydi. Ekose etek ise 1727 yılında "kiraladığı oduncuların giydikleri elbiselerden dolayı rahat hareket edemediklerini farkeden" İngiliz sanayici Thomas Rawlinson tarafından icat edildi. İngiliz parlamentosu, 1745’de ekose eteğin İngiliz yaşam tarzı için bir tehdit oluşturduğu inancına kapılarak ekose eteği yasakladı. Bunun üzerine neredeyse bir gecede ekose etek, İskoçların saygın "ulusal kostümü" haline geldi.


* Fransız Kraliçesi Marie Antoinette’e ait olduğu sanılan ünlü "Ekmek yoksa pasta yesinler" sözü Antoinette’e ait değildir. Bu sözün kaynağını bulmak isteyen araştırmacılar sonunda bir araştırmacının, bu sözü ünlü yazar Jean-Jacques Rousseau’nun "İtiraflar" adlı kitabında "genç bir prensese mal ettiğini" tespit ettiler.



* Napolyon’un 1.60 olarak bilinen boyunun "Kralın adımları" diye bilinen eski Fransız ölçüm sistemine göre hesaplandığı, bu rakamın günümüz ölçüm hesaplarına vurulduğunda ise Napolyon’un boyunun aslında 1.80’in biraz daha üstünde olduğu tesbit edildi.


* Rusların en ünlü yöneticilerinden biri olarak bilinen Büyük Katherina da aslında Rus değil "Sophia" isimli bir Almandı. Kocası 3. Peter’i hapse attırdıktan sonra tahta geçtiği belirtilen Katherina, 34 yıl tahtta kaldı. Avrupa’da "aydın despot" olarak nitelendirilen Katherina, Diderot’un yoksulluktan kurtulmasına yardım etmiş, Voltaire ile yıllarca yazışmıştı.


*Korku filmlerinin ünlü vampiri "Drakula" da sadece hayal ürünü bir yaratık değil, gerçek olan yanları vardı. Transilvanya’da bir şatoda yaşayan ve insanları öldürmekten hoşlanan Drakula’nın asıl adı Voyvoda Tepeş’ti. Halkın "Kazıklı Voyvoda" adını verdiği Tepeş’i, arkadaşları "Drakula" olarak adlandırıyordu. Drakula asıl ününe, 24 bin Türk’ü öldürdüğü söylenen 1460’lı yılların başında ulaşmıştı.


İnternet alıntıları

KÜLTÜRLÜ AŞK YAŞİYAH

Erzurumlu kardeşlerimizin derin hoşgörüsüne sığınarak, sevdayı birde Dadaşça okuyun.


Bişeyler öğrenmişem.

Gel değişik sevah.

Sen beni sev , ben seni...

Sevdayi yaşiyah.

Sen bene sevdalan yan,ben de sene,

klasik aşk neyse oni yaşiyah.

Ya da senin haberin olmasın,

Ben seni arhadan arhaya sevim.

Platonik aşk neyse oni yaşiyah.

Sevdadan oturah yiyah, içah.

İkimizde tombul olah.

Tombulik aşk olursa oni da yaşiyah.

İsdirsen sevdandan kendimi kesim.

Müzikler dinliyim doğriyim, biçim.

Psikopatik aşk varsa oni yaşiyah.

Hele bah, ben Kerem olim sen Asli.

Sonumuz onlar gibi bitsin yasli.

Nostaljik aşk neyise oni yaşiyah.

Kibarlaşah, tankolar gibi sevah.

Çoh ince olah, ele dolanah.

Tankoli aşk varsa oni da yaşiyah.

Yalani bırahah hep doğri diyah.

Berabar oturah, berabar gahah.

Elele dizdiz, gözgöze bulunah.

Realist aşk neyse oni yaşiyah.

Tarlalara bahcalara düşah,

Elele dutuşip türki söyliyah.

Romantik aşk neyse oni yaşiyah.

Pisigi,gudigi sen diye sevim,

Sen de horozi culuği ben diye sev.

Sembolik aşk da varsa onida yaşiyah.

Gel elele verah,

Gendimizi elektirige gapdırah.

Zangır zıngır titriyah.ama ölmiyah.

Elektronik aşk varsa oni da yaşiyah.

Ahorlarda merek ve komlarda buluşah.

Tezek galahlarının altında sinah.

Otantik aşk varsa oni da yaşiyah.

Aman... Bırah onlari.beni sevirmisen?

Ben seni hegget sevirem.ele şeylari bırahah.

Adam gibi sevah,adam gibi yaşiyah




Zinnur Tiryaki

RESSAM TEMEL

Ressam Temel’e sormuşlar;

-17 ve 18. yüzyıl ressamları hakkında neler düşünüyorsunuz?...Temel gayet ciddi bir şekilde:

“-Hepsi ölmüştür...”

13 Ocak 2008 Pazar

İÇİME ÇEKMİYORUM

Temel savaşta büyük çatışmanın hemen ardından gecenin sessizliğinde bir sigara yakar. Arkadaşı bağırır,

- Ne yapıyorsun bu çok tehlikeli ..!Temel gayet sakin bir şekilde:

- Merak etma içime çekmeyrum.

ŞEHRE YAĞMUR YAĞIYOR ve SEN UZAKLARDASIN

Kalbim bir yanardağdır, göğe savrulur külüm
Bu özlem ateşinde sen hiç yandın mı gülüm?


Efkâr bir daha yıkar, kent bir daha kurulur
Çığ düşer uçuruma, düş aynası kırılır!


Adlanmamış duygular durur gül tenhasında
Arşa erişir hüzün aşkın müntehasında


Sevdamı tılsım gibi ıssız dağlara asın
Şehre yağmur yağıyor ve sen uzaklardasın!


Olcay YAZICI

12 Ocak 2008 Cumartesi

SIFIRLA SONSUZ ARASINDA

Kulağa ezan okunuyor
Bebek-ihtiyar arasında
Ömür kumaşı dokunuyor
Doğumla mezar arasında


Vazgeçilemeyecek ne var?
Doğmakla ölmek iki duvar
Ömrümüz ağlamakla başlar
Sürer yokla var arasında


Hayâtın sırrını kim çözmüş?
Sükût altın ise söz gümüş
Bin bir çeşit düşünce, görüş
Bütün insanlar arasında


Kimi sevmiş, kimi sevilen
Kimi övmüş, kimi övülen
Kimi dövmüş, kimi dövülen
Mutsuz, bahtiyâr arasında


Dünyâ bir han, konan göçecek
Herkes ektiğini biçecek
Ne insan ebedî, ne böcek
Sonsuz nurla nâr arasında…




BEKİR OĞUZBAŞARAN

BAŞKA ODA

Temel çok yüksek sesle horladığı için geceleri sık sık kendi gürültüsünden uyanıyormuş...Sonunda çareyi bulmuş;

“-Pundan sonra paşka odada uyuyacağum...”

11 Ocak 2008 Cuma

İLKOKUL

Dursun, uzun zamandır görmediği arkadaşı Temel’i yolda görmüş.Dursun:

-Peni tanimadun mi Temel...Temel:

-Hayır tanimadum...Dursun:

-Yav nasil tanimazsun piz ilkokulda ayni sirada oturayduk...Temel:

-Penum ilkokulda sakalli pir arkadaşim yokti...

ÖLİREM (ERZURUM ŞİVESİ İLE KARA SEVDANIN ŞİİRİ)

Tahtacılardan aşşaği gelirem

Düşinirem gara gara

Bir elim cebimde, öbüründe cigara

At arabasi gidir önümde..

Soğan yükli

Yer çelpesik çamır

Köşeyi döndüm,

O'ni gördüm

At arabasının önünden geçti

Bene bahdi

Off...Gözleri ela, sanki yanir

Ele tikildim galdım, ağzım açıh

Herhal beni deli sanir

Durdum galdım, dizlerim titirir

Bir ösgürdüm, bir ösgürdüm...

Az galdi bogulim,

O'na gurban olim

Anasinin yaninda gidir, cump cump

Benim yüregim vurir gümp,gümp

Ne oldi bene, heç anlamadım

Onnar gidir ben gidirem, peşlerini bırahamiram

Epey gettiler, bir fıhereye para verdiler

Neden sonra bir evden içeri girdiler

Ben galdım gapıde...

Içeri giremirem, ele üşirem ele üşirem

Ceryan diregine dayaniram

O ince yagmur...

Yağdi yağdi yağdi

Ben de direginen beraber paslandım...

Ondan sonra her gün oraya getdim

O gözlerin yüzünden işi mişi terkettim

Gece ahlıma gelir, gahiram...

Sağıma-soluma bahiram yoh.

Sonra yatiram...

Elma bile yerken, gırmızısıni

O'na verim diyirem

Ele içim yanir, ele içim yanir ki, mantis gibi

Durmandan çay içirem

Bazen evde tek galiram...

Oturiram bir ey ağliram sonra

Ne olacah bu halim, ben neydim diye

Vele hevle çekirem

Yüzüme degil de, gülirler dalıma (sırtıma)

Ben de hayret edirem gendi halıma

Sen neye üzülirsen, o senin neyin diyirem...

Gene en çok

O'ni düşünirem

Bizim orada bi'tane gehve var

Sandalyeleri odundan, uzunca, ama dar

Arada bir gidirem, çay içirem...

Bir emi var orda, gapiya yahın oturir.

Elindeki cigarayi bele çekir, çekir savurir

Eski herif yaşli...

Saçlari tökülmüs, enli gaşli...

Bir gün:Selam verdim otudum yanına

Boğuldum, içtigi cigaranın dumanına...


Dedim emmi gusura galma

İster beni mehele(ciddiye) al ister alma

Durum bele bele, gidir görirem

Gece-gündüz oni düşünirem, ölirem

Söyle yavaş yavaş döndi, yüzüme bahdi

Kısdikten(sigara izmariti) yeni bir cigara daha yahdi

Dumanini çekti içine, sonra dişari savurdi

Kistigi galdırdi hersinen (sinrlenerek) yere vurdi

Sandalyeden doğruldi, bir daha oturdi

Eyvah ogul sen getmişsen, sen ölmüşsen...

Bu gara sevdaya benzir b.... yemişsen

İster gül, ister ağla heç farketmez

Oni alsan da, almasan da bu derdin bitmez

Ne diyim ele zor ki, anlatmah

Yaşarken sararıp, galharken boşluga bakmah

Ne etsen, ne yapsan derdin bitmez

Canın bedebde iken, ahlın kar etmez

Allah vere helal süt emmiş ola

Yohsa yandın gettin, hayatın mahfola

Beni de benden alan bu dert idi

Korolacah gözlerin, o gözleri niye gördü ki

İçimi yahdın, Allah sabir vere

Bu gayfede sene de bi sandalye düşe

Bol bol ağla, için açılır dedi...

Boynuni büyhdi, gafasini salladi, getti

Galdım masada bir başıma

Neden sonra garson tikildi garşima

Birşeyler öğrenip yapsaydım bari

Hesabi ödedim, çıhdım dişari...

Ellerim cebimde, düşünirem gara gara

Heç düşmez oldi dodağımdan cigara

O gün oldi, bugün oldi hele düşünirem

Bu ne zor derdimiş

Oni görsem de, oni görmesem de ölirem.



Zinnur Tiryaki

10 Ocak 2008 Perşembe

2007 YILININ İLGİNÇ VE KOMİK HABERLERİ

Fransız haber ajansı AFP 2007 yılına damgasını vuran ilginç olayları derleyip dün dünyaya geçti. İşte bir sene boyunca bizleri güldüren komik haberler...

*Amerika'nın ünlü haber kanalı CNN, terör örgütü El-Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin ile ilgili bir program için Amerika Başkanlığı'na aday adayı olan Barack Obama'dan özür dilemek zorunda kaldı. Çünkü program sırasında ekranda “Usame nerede?'' yazısı yerine “Obama nerede?'' yazısı görünmüştü.

*Avustralya'da bir kadın, parasını yatırdığı bankanın güvenliğini test etmek için kedisi adına kredi kartı başvurusu yaptı. Banka kediye kredi kartı gönderdi.



*Almanya'da 100 yaşındaki bir kadın huzurevine yerleşmişti. Fakat bir süre sonra huzurevinin diğer sakinlerinin sıkıcı ve 'çok yaşlı' olduğunu söyleyerek evine geri döndü.

*Küçük bir ülke olan Liechtenstein'da bir sabah İsviçreli askerlerle karşılaşan vatandaşlar ülkelerinin istila edildiğini zannetti. Askerlerin gece eğitimi sırasında yollarını kaybedip farkında olmadan sınırı geçtikleri ortaya çıktı.

*Hong Kong'da 9 yaşındaki matematik dehası March Boedihardjo üniversiteye kabul edildi. Küçük deha dersleri kolay ve sıkıcı bulduğunu söyledi.

*Bir İngiliz en yüksek dağ olan Everest'in zirvesinde dünyanın ilk cep telefonu görüşmesini yaptı. İlk sözleri ise “Hava çok soğuk'' oldu.

*Sevgilisine çiçek yollayan bir adam daha sonra çiçekçiyi dava etti. Gerekçesi ise çiçekçinin evine “Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz'' notu yollamasıydı. Bu not sayesinde eşi, adamın kendisini aldattığını öğrenmişti.


* Tanzanya'da bir adam, kabile üyelerine atalarının suyun altında gizlenmiş ruhlarını çıkartacağını söyleyerek nehire daldı. Adam bir daha su yüzüne çıkamadı.

*Belçika'da ülkenin neredeyse bölünmesine neden olan siyasi krizi protesto etmek isteyen bir kişi, ülkeyi internet açık artırma sitesi ebay'da satışa çıkardı.

*Filipinler'de bir bankanın alarmı gece saatlerinde çalınca ağır silahlı polisler bölgeye sevkedildi. Polisler önce bankanın etrafını çevirdi, sonra da içeriye baskın düzenledi. Tüm bu paniğe yol açanın çatıdaki küçük bir delikten içeriye giren kedi olduğu ortaya çıktı.

*Avustralya'da güçlükle nefes aldığı gerekçesiyle veterinere götürülen kedinin kanında yüksek miktarda kokain çıktı. Yapılan incelemede kedinin sahibinin evde bir parti verdiği ve hayvanın parti için hazırlanan kokaini yediği tespit edildi.

*Amerikalı Leona Helmsley öldüğünde 12 milyon dolarlık servetini köpeği Trouble'a bırakmıştı. Trouble, ölüm tehditlerinden kurtulmak için New York'tan Florida'ya taşındı.

*İsveç'te bir hayvanat bahçesinde görevlilerin anestezi uygulamaya çalıştığı zürafa, uyuşturucu ilacın etkisiyle personelin üzerine düştü. Bir görevli beyin sarsıntısı geçirirken zürafa 'boynu kırılarak' öldü.



*Bangladeş'te rüşvet soruşturması için eski bir bakanın evine baskın düzenleyen polisler gördükleri karşısında şoke oldu. Bakan, evde 4 geyik, 7 tavuskuşu, 2 devekuşu ve ender bulunan pek çok kuş besliyordu.

*İngiltere'de doğal yaşam parkında kalan bir papağan, Paskalya yumurtasını gerçek sanarak 2 hafta boyunca kuluçkaya yattı.

*Yunanistan'da bir çoban, sürüsüne otomobilini takip etmeyi öğretti. Böylece sürüyü gezdirirken yürümek zorunda kalmayacaktı.

*Amerika'da bir avcı vurduğu kuşu köpeğinin getirmesini beklerken tüfeğini yere koydu. Geri dönen köpek, yerdeki tüfeğin tetiğine basınca avcı bacağından vuruldu.



Kaynak: Milliyet

9 Ocak 2008 Çarşamba

SENDE DİYACAHSAN BENDE HERİFEM

Sabahdan çıhir da işe gidirsen
Bilimirem ne edir, neler edirsen
Herkes er gelse de, sen geç gelirsen
Sen de diyacahsan ben de herifem


Gelir yiyir, içir hemen yatirsan
Nanca sahlasam da göze batirsan
Bir de utanmadan çalım satirsan
Sen de diyacahsan ben de herifem


Çoluh çocuh yüzün haftada görir
"Babam nerde" diye meleşir, sorir
Bunca ilgisizlik gafami yorir
Sen de diyacahsan ben de herifem


Herkesin evinde eşyanın türi
Bilirsen, bizimki başından guri
Aşşıği yuduzdun, galdı mi çuri
Sen de diyacahsan ben de herifem


Otel mi sanirsan, burası evin
Ayağın gır, otur bizinen, sevin
O ki gazanmışsan, bahmah görevin
Sen de diyacahsan ben de herifem


Ne dügün bilirıh, ne de seyrani
Yahının, hısımın, dostların hani
Boş mu buldun, dolanirsan meydani
Sen de diyacahsan ben de herifem


Yetmir getirdigin eymegin, aşın
Bizden niye gaçir, gizlirsen başın
Ev bezginleri mi, senin yoldaşın
Sen de diyacahsan ben de herifem


Gece ahlıma gelir, gahiram...
Ahlın başan topla, bize sahap çıh
Ey gezdin dolandın, bıhmadıysan bıh
Bilirsen sen bize, biz sene layıh
Sen de diyacahsan ben de herifem





Zinnur TİRYAKİ

http://www.erzurumlu.net sitesinden alınmıştır, teşekkürler...

TÜRK DİL KURUMUNA YAPILAN İLGİNÇ İSTEKLER

TDK'dan ilginç istekler...

Türk dilinin temel sorunları ile uğraşan Türk Dil Kurumu (TDK) yöneticileri, zaman zaman internet adreslerine gelen ilginç talep ve sorularla karşılaşıyor.

TDK'ya başvuran bir kişi, TDK'dan sevdiği kadına hitap edeceği bir sıfat üretmesini isterken, bir öğrenci okula vereceği savunma yazısı için, bir başka kişi ise kendisini terkeden eşine yazacağı mektup için TDK'dan yardım istedi.

Bir kişi, yarış atlarına İngilizce isim verilmesinin önlenmesini isterken bir başka kişi de TDK'nın İnternetteki sözlüğünde, ''pancar pezik değil mi, yürek ezik değil mi'' türküsünde geçen ''pezik'' kelimesine yer verilmemesinden yakındı.

A.A muhabirinin edindiği bilgiye göre, İnternette açtığı ''tdk.org.tr'' sayfasında vatandaşların dille ve kelimelerin anlamlarıyla ilgili sorularını yanıtlayan TDK yetkilileri, zaman zaman da ilginç isteklerle karşılaşıyor.

TDK'ya bu sayfa üzerinden başvuran bir kişi, Türkçe'de yetersizlik yaşadığını belirterek TDK'dan yardım talebinde bulundu.

Sevdiği kadına herkes tarafından kullanılan ''aşkım, hayatım'' gibi basit tanımlamalarla hitap etmek istemediğini belirten kişi, TDK'ya gönderdiği e-mail mesajında şunları kaydetti:

''Ben herkesin herkese kullanabileceği bir sözcük ile sevdiğim insana seslenmenin, sevgime ve duygularıma haksızlık olacağını düşünmekteyim. Bu konuda sizden talebim, Türkçe'de yetersizlik yaşadığım, bu herkesin herkese duyamayacağı bana özel sevgiyi sıfatlama probleminin çözümlenmesi. Ben sevdiğim bayana sesleneceğim ve benim sevgimi dereceleyecek bir söz veya sıfat istiyorum. Şu an Türkçemizde olmadığını biliyorum. Bu konudaki üreticiliğinizi benim için esirgemeyeceğinizi umuyorum.''

''NASIL DAHA AZ CEZA ALABİLİRİM?''

Kopya çekerken yakalanan bir öğrenci de okula vereceği savunma yazısı için TDK'dan yardım istedi.

Fizik dersinden kopya çekerken yakalandığını belirten bir öğrenci de TDK yöneticilerine şöyle seslendi:

''Suçlu olduğumu biliyorum ama bir hata yaptım işte. Çok kötü durumdayım, ailem bilmiyor. Babam duyarsa kemiklerimi kırar. Bir hafta içinde okuldan savunmamı istediler. Size yalvarıyorum, savunmamı yazmamda bana yardımcı olun... Okuldan atılabilirim. Nasıl savunma yazayım ki, az ceza alayım? Ne olur bana yardım edin. Sizi seviyorum.''

''EŞİM BENDEN BOŞANMAK İSTİYOR''

Bir başka kişi de kendisine terk eden eşine yazacağı mektup için TDK'dan yardım talebinde bulundu.

Eşinin boşanmak istediğini ve kendisini terk ederek annesinin yanına gittiğini belirten kişi, TDK'ya gönderdiği mesajda, ''Ne yaptıysam geri getiremedim. Son umudum sizsiniz. Eşime beni affetmesini sağlayacak bir mektup yazmak istiyorum ama bir türlü beceremiyorum. Hiç olmazsa mektubun başlangıç kısmını siz yazar mısınız? İki çocuğumla ortada kaldım, lütfen bana yardım edin'' dedi.

''YARIŞ ATLARINA İNGİLİZCE AD VERİLMESİNİ ÖNLEYİN''

TDK'ya başvuran bir kişi de TDK'dan ''Kişi Adları Sözlüğü''nden sonra bir de ''Hayvan Adları Sözlüğü'' hazırlamasını istedi.

Hayvan adlarında müthiş bir yabancılaşma olduğunu belirten bu kişi, yarış atlarının isimlerinin çoğunlukla yabancı olduğunu, insanların evcil hayvanlarına yabancı isimler verdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

''Sizden ricam, bir de Hayvan Adları Sözlüğü hazırlayın. Köpeklere, kedilere, kuşlara ve en önemlisi yarış atlarına Türkçe isimler teklif edin. Bence Türkiye Jokey Kulübü ile işbirliğine geçip yarış atlarımıza İngilizce ad verilmesini de önlemelisiniz.''

''ŞİMDİ BEN KAÇ YAŞINDAYIM?''

Öte yandan bir kişi de TDK'dan yaş hesaplamalarıyla ilgili tartışmaya açıklık getirmesini ve kendi yaşını hesaplamasında yardım etmesini istedi.

2 Ekim 2003 tarihinde tam 25 yaşında olduğunu, doğumundan buyana tam 25 yıl geçtiğini belirten kişi, ancak ertesi gün 26'dan gün aldığını ve artık 25 yaş ile alakası kalmadığını ifade etti. Bu kişi de TDK'ya gönderdiği mesajda, sorusuna şöyle yanıt istedi:

''26 yaşın-da-yım derken 'de, da' eki yer belirttiğine göre ve ben 25 yaşını bitirmiş olduğuma göre 25'in içinde olmam mümkün değil. Kısacası ben diyorum ki, ben 26 yaşındayım. Size sorum, TDK benim yaşım hakkında ne diyor? Cevabınızı dört gözle bekliyorum.''

''PANCAR PEZİK DEĞİL Mİ?''

TDK'ya başvuran bir kişi, Sezen Aksu'nun bir şarkısında geçen ''füsunkar'' kelimesinin anlamını sorarken, iki ayrı kişi de sonu ''bici'' ve ''lebi'' ile biten kelimelerin kendilerine bildirilmesini talep etti.

Bir başkası ise TDK'nın İnternetteki sözlüğünde köşe anlamına gelen ''büküç'' kelimesi ile ''Pancar pezik değil mi, yürek ezik değil mi'' türküsünde geçen ''pezik'' kelimesine yer verilmemesinden yakındı.

Bir diğer kişi de bir arkadaşının kendisine ''eksantirik'' dediğini belirterek bu kelimenin kötü bir anlama gelip gelmediğini sordu. TDK'dan kelimenin anlamını kendisine bildirmelerini isteyen bu kişi de ''Kötü bir şey demekse, arkadaşım hakkında dava açacağım'' dedi.

Öte yandan TDK'ya gelen sorular arasında, ''Kim 500 Milyar İster'' yarışmasında sorulan ''Çarmık'' kelimesinin doğru cevabı, ''erkek hemşire'' tabirinin doğru olup olmadığı, K harfinin alfabedeki okunuşunun ''ke'' mi yoksa ''ka'' mı olduğu, ''Liboş'' kelimesinin ''li+boş'' şeklinde bitişik bir sözcük mü olduğu, ''talimat'' kelimesinin tekil mi, yoksa çoğul mu olduğuna ilişkin sorular da yer alıyor.

İnternet alıntıları : Milliyet, 26.07.2004

AKŞAMA GAZEL

güneş çekip gidince gökten döküldü akşam
lâmbalar göz kırparken bir kara güldü akşam


sofrasında türkü var,hüzün var karanlığın
günün yorgunluğuyla kömürdü ,küldü akşam


gözlerini kapatmış kuşlar tüneklerinde
benimse gözlerimde bir kızıl tüldü akşam


balkonda resimlerken bu seneki eylülü
içimdeki mezara sanki gömüldü akşam


yıldızlara bakarken orda göz göze geldik
ihanete uğramış dertli gönüldü akşam


gadanı karşılarım,benimle konuş,dedim
eğreti dikiş gibi tel tel söküldü akşam


çağlayanda sıçrarken saçları alev almış
aşkını hecelerken sustu,çekildi akşam


ömrü geceye akan akşamı yağmur öptü,
sanki dalgalı bir saç,altın kaküldü akşam




Bahaettin KARAKOÇ

KAPALIYIZ

Temel mezarlıkta bekçi olarak çalışıyormuş.Günün birinde gelen mektuptan komşu köydeki bir akrabasının öldüğünü haber almış...Akrabasının cenaze töreninde bulunmaya karar vermiş, yola çıkmadan önce bekçiliğini yaptığı mezarlığın kapısına şöyle bir not asmış;

“-Cenaze sepebiyle kapaliyuz...”

8 Ocak 2008 Salı

NE DEMELİ BİLMEM Kİ?

İranlı kadından haftada bir dayak isteği

İran'da kocasının neredeyse her gün dayak atmasından bıkan, ancak kocasından ayrılmak istemeyen bir kadın, başvurduğu mahkemede yargıçtan garip bir istekte bulundu.



Merdomsalari gazetesinin bugünkü haberine göre, orta yaşlı Meryem C. adlı kadın kocasının hemen hemen her gün kendisini dövmesinden usandığı için kocasını aile mahkemesine şikayet etti ve yargıca, "Sizden kocamın beni haftada bir gün dövmesi için bir karar almanızı istiyorum" dedi.



Meryem C, kocasının kendisini dövme huyundan çocuğunu dünyaya getirmesiyle vazgeçeceğini düşündüğünü, ancak beklentisinin aksine yediği dayakların daha da arttığını belirterek şöyle konuştu:



"Ailemi seviyorum, ailemin dağılmasını istemiyorum. Ne kocamdan ayrılmak istiyorum, ne de ondan nafaka istiyorum. İstediğim tek şey, kocamın beni haftada bir gün dövmesi."



Meryem C, "Dayak atmak kocamın huyu haline gelmiş, ben de yaptığım şikayetle kocamın kötü huyunu terk etmesini beklemiyorum. Ancak yasaların bana arka çıkmasını istiyorum" dedi.



Kadının açıklamasını gülümseyerek dinleyen yargıç Emirabadi, söz hakkı verdiği kadının kocası da, "Eşimi dövüyorum, ancak her gece değil. Kadının kocasından korkması gerektiğine inandığım için, onu döverek bana itaat etmesini sağlıyorum" diye konuştu.



Yargıç Emirabadi, karı kocanın ifadesini dinledikten sonra, Meryem C'nin kocasından, "eşini dövmeyeceğine" dair yazılı taahhüt aldı.

Alıntı: Hürriyet / 22.04.2004

BİRBİRİNİZDEN HABERİNİZ YOK

Polis aşırı hız yaptığı için Temel’i durdurmuş...


“-Ehliyet ve ruhsat lütfen...”


Temel sinirlenmiş;


“-Yahu kardeşum siz bolislerin da pirpirinizdan haperi yok... Pir gün önce aldığınuz ehliyeti pir gün sonra yine soraysinuz...”

7 Ocak 2008 Pazartesi

SERENAD

Yeşil pencerenden bir gül at bana,

Işıklarla dolsun kalbimin içi.

Geldim işte mevsim gibi kapına

Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak,

Ben aşkımla bahar getirdim sana;

Tozlu yollarından geçtiğim uzak

İklimden şarkılar getirdim sana.

Şeffaf damlalarla titreyen, ağır

Kocanın altında bükülmüş her sak.

Seninçin dallardan süzülen ıtır,

Seninçin karanfil, yasemin zambak...

Bir kuş sesi gelir dudaklarından;

Gözlerin, gönlümde açan nergisler.

Düşen öpüşlerdir dudaklarından

Mor akasyalarda ürperen seher.

Pencerenden bir gül attığın zaman

Işıkla dolacak kalbimin içi.

Geçiyorum mevsim gibi kapından

Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.






Ahmet Muhip DIRANAS

6 Ocak 2008 Pazar

DİL TUTULMASI

ya – ya - yarim se – se - senin yüzünden
a – a - abdal o – o - olsam yeridir
ça – ça - çağla ye – ye - yeşil gözünden
şi - şi - şifa bu - bu - bulsam yeridir

a – a - aşkın be – be - beni pişirdi
gu – gu - gurbet i – i - ile düşürdü
yü – yü - yüce da – da - dağdan aşırdı
yo – yo - yolda ka – ka - kalsam yeridir

ya – ya - yarim di – di - dilin özledim
zü – zü - zülüf te – te - telin özlemdi
ba – ba - bahçe gü – gü - gülün özledim
sa – sa - sana ge – ge - gelsem yeridir

a – a - acı ba – ba - bana çöküyor
yo – yo - yollar da – da - dara çıkıyor
me – me - mevsim gü – gü - güze çekiyor
se – se - sensiz so – so - solsam yeridir

ba – ba - bana ve – ve - verme efkarı
vu – vu - vurma sa – sa - sayyad şikarı
gö – gö - gördü ö – ö - ömrüm baharı
ga – ga - gayrı ö – ö - ölsem yeridir


MEHMET AYCI

5 Ocak 2008 Cumartesi

ÖZLEM DUYANLARA, O KOKUYU ARAYANLARA, KARADENİZ...








DURSUN' UN KÖPEĞİ

Temel lokantada bir köpekle oturuyormuş... Kadının biri yanına gelip sormuş;

-Köpeğiniz ısırır mı?...Temel:

“-Hayır...” demiş.Bir süre sonra köpek gidip kadını ısırmış...Kadın dönüp Temel’e bağırmış;

-Hani köpeğin ısırmıyordu?...Temel:

“-İsırmaz ki... Penim köpeğum evde, bu Tursun’un köpeği...”

4 Ocak 2008 Cuma

BUNLARDA BİZDEN AMA GERÇEKMİ İNANIN BİLMİYORUM

*Balkona 50 kişinin çıkması sonucu meydana gelen toplu ölüm.(Dudullu' da bir köy nişanı töreninde)


*TEM'de seyreden araçtaki 5 kişinin radyoda oynak şarkı çalınca aracı sağa çekerek otoyolda göbek atmaya başlaması ve 3'ünün ayrı ayrı araçların çarpması sonucu ölümü. (Adapazarı - Hendek)


*Elektrik direğine yaslanıp ayakkabısındaki taşı çıkarmak için ayağını silkeleyen kişiyi elektrik çarptığını sanan bir başkasının akımdan kurtarmak amacıyla kafasına kürekle vurup öldürmesi. (Rize- Tunca köyü)


*Midesine sinek kaçan bir kişinin sineği öldürmek için odaya sıkar gibi ağzına sheltox isimli ilacı sıkması ve sinekten beter ölümü.(İstanbul - Sultanbeyli)


*Mühendisin kontrol için geminin buhar kazanına girdiği sırada bundan habersiz bir gemi personelinin kapağı kapatması ve geminin sefere çıkmasıyla mühendisin ölümü. (Kocaeli)


*Aynı işyerinde biri gündüz biri gece vardiyasında çalışan baba-oğulun motorsikletle eve giderken sert bir virajda karşılaşıp birbirlerine selam vermek isterken çarpışarak ölmeleri. (Konya)


*Nüfus sayımı nedeniyle kendisinden başka kimsenin bulunmadığı yolda (üstelik de otoban) sayım görevlisinin bariyerlere çarparak ölümü. (Tem otoyolu - Gebze)


*Karabük demir-çelik fabrikasında 600 tonluk pres makinasının arasından emekleyerek geçen işçinin 2450 santigratlık fırından sigarasını yakmaya çalışırken can vermesi. (Karabük)


*Tıraş olurken berberin rahatlatır diye boynu aniden sağa sola çevirme hareketi sonucu küt diye boynu kırılan müşterinin koltukta rahmetlik oluşu. (Erzurum)


*Bir vatandaşın yatağındaki tahtakurusunu öldürmek için yaptığı ilaçlamadan sonra uykuya dalınca tahta kurularıyla birlikte zehirlenmesi. (Bodrum - Yalıkavak)


*Bir lunaparkta kafadar iki gece bekçisinin uçan sandalyeyi çalıştırıp binmeleri ve durduracak kimse olmayınca inemeyip sabaha kadar kusarak hayatlarını kaybetmeleri. (Göztepe)


*Arkadaşlarıyla iddiaya tutuşup kafasıyla mermer bloku kırmaya çalışan medyatik karatecinin mermer yerine kafasını kırarak beyin travması sonucu ölmesi.(İstanbul - Esenler)



internet alıntıları

GERÇEK Mİ BİLMEM AMA...

*Jake Fen isimli Macar adam, eşini korkutmak için kendini asmış pozu verdi... Eve gelen eş kocasını o halde görünce bayıldı.. Kapıyı açık gören komşu kadın içeri girince iki cesetle karşılaştığını sanıp evi soydu. Topladıkları ile çıkarken Jake kadına bir tekme attı. Cesedin canlandığını sanan kadın korkudan öldü...Jake beraat etti...


* New York'ta 5'inci caddede bir adama araç hafifçe çarptı.Adama bir şey olmamıştı.. Şoförle konuştu ve kalkacakken olayı gören biri yanına gelerek, kalkmazsa sigortadan para alabileceğini söyleyince yeniden aracın önüne yattı. Araç sürücüsü ise adamın gittiğini düşünerek gaza bastı ve adam öldü...


*Bayan Carson Amerika'nın New York kentinde yaşıyordu.. Bir gün eğlenmek için cenaze işleri yapan bir şirketle anlaştı. Şirket eve telefon etti ve bayan Carson'un kalp krizi geçirip öldüğünü söyledi .
Aile hemen koştu. Bu sırada tabutun içinde yatan bayan Carson birden doğrulu verdi. Ama kızı o anda kalp krizi geçirip öldü...


* Romollo Ribaldo işsizdi. Pisa kentinde oturan 42 yaşındaki bu İtalyan bir gün, tabanca ile intihar etmeye hazırlandı. Eşi onu engellemek için dil döktü.. Sonunda Romolo ağlamaya başladı ve intihardan vazgeçip silahını yere fırlattı. Ateş alan tabancadan çıkan mermi eşine isabet etti ve eşi öldü.


*1901 yılında maud willard bir fıçı içinde kendini niagara şelalesinden aşağı attı. Maud bu atlayışta ölmedi. Onu öldüren zorla fıçıya soktuğu köpeğiydi. Köpek burnunu fıçının tek hava deliğine dayayıp, sahibine yer vermeyince, havasızlıktan boğularak öldü.


*1929 yılında ingiltere'de itfaiyeciler becerilerini sergilemek için bir gösteri düzenlediler; dokuz çocuk yanan bir evden kurtarılacak sözde kurbanlar olacaktı. İtfaiyecilerden biri kullanmayı planladıkları sis bombalarını unutup, evi gerçekten ateşe verdi. Çocukların hepsi yangında ölürken, onları manken sanan kalabalık çılgınca alkışlıyordu.


*ünlü oyun yazarı tennessee williams'ın ölümü de enterasan olaylar arasında. 71 yaşındaki yazar, burun spreyini sıkmak için başını arkaya yatırdığında, ağzına düşürdüğü spreyin kapağı boğazına takılınca, boğularak öldü.


*1982 yılında new orleanslı bir golfçu 13. Delikte kötü oynadığı için sopasını nefretle fırlattı. Sopa golf arabasına çarpıp, ikiye bölündü. Arabanın mili fırlayıp golfçunun ensesine çarptı ve boyun toplardamarlarını parçaladı.


*24 yaşındaki oyuncu peg entwistle asla bir yıldız olamayacağı fikrine kapılıp dağın tepesindeki hollywood yazısının h'sinden atlayarak intihar etti. Ölümünden sonra ona gelen postayı ev arkadaşı açtı. Posta entwistle'la rol teklif eden bir yapımcıdandı. Önerilen rol de intihar eden bir kızın canlandırılmasıydı.


*1857 yılında geealeka xhosa kabilesinden güney afrikalı bir kız bir rüya gördü. Rüyasına göre halkı bütün dünyevi mallarını yok ettiğinde ruhlar onların ülkelerini çalan beyaz adama karşı zafer elde etmelerini sağlıyordu. Kabile kıza uyup sahip olduğu herşeyi yok etti ve 25 bin kişi açlıktan öldü.


*1600'lerin ispanya kralı ııı. Philip ateşin karşısında çok uzun süre oturması sonucunda vücut ısısı çok yükseldiği için öldü. Peki kral çok ısındığı halde neden ateşin önünden çekilmedi? Çünkü bunu düşünmek onun görevi değildi. Kralın sandalyesini ateşten uzaklaştırmakla görevli sarayın ateşçisi ise o gün izinliydi.


internet alıntıları